18 Mayıs 2010 Salı
Değişen dergi, dönüşen dergi
Dönüşen-değişen dergilere en iyi örnek kitap-lık dergisi sanıyorum. Birinci döneminde yani ilk çıktığında bir yayınevi bülteni gibiydi, boyutları büyüktü, ücretsizdi ancak eğlenceliydi. Sonra ikinci döneminde boyutları küçüldü derginin ve paralı oldu ama kağıdı değişmedi, poster bile çıkardı derginin içinden (Kafka, Brecht, Burroughs, Joyce gibi ustaların siyah beyaz suretleri sevindiriciydi). Bu dönemde uluslararası Liber dergisini 15. sayıdan itibaren vermeye başladı, 28. sayıda ise Liber buharlaştı, oysa Liber sıkı bir girişimdi, yazık ki sürmedi, anlaşılamadı, anlatılamadı.
1998 yılında, yani üçüncü döneminde (32. sayıda) ise kendini aştı ve mevsimlik oldu, boyu bir santimetre kısaldı, kağıdı değişti, sayfa sayısı ise arttı, 300 sayfaya varan hacmiyle tombul ve enfes bir dergiye dönüştü.
Dördüncü dönem Ocak 2003 tarihinde başladı, bu sefer aylık bir dergi oldu, kağıdı kapağı yine değişti, 100 sayfalık oldu ve her sayıda yine bir dosya konusu ile karşımıza çıkmaya başladı, 'babil kulesi' adında bir ek vermeye başladı.
5. dönemde, 2005 yılının ocak ayında derginin kağıdı birinci sınıf yapıldı ve tasarımı yine değiştirildi, babil kulesi derginin içine çekildi, kağıdı ve sayfa düzeniyle üçüncü dönemini andıran ve klasikleşmiş yapıya döndü.
Fakat yemeğin sunulduğu kap 112. sayıda (Ocak 2008) yine değişti, bu sefer de dördüncü dönemi andıran kağıdı ve değişen havasıyla derginin 6. dönemi başladı ve bu dönemi devam ediyor, fakat eğer kapatılmaz ise yine değişeceği muhakkak.
Ben derginin 2. ve 3. dönemini seviyorum. Şu an 6. dönemdeyiz (dizilerden ilham alarak 6. sezondayız da diyebiliriz) fakat bu 6. dönemi de ikiye ayırmak gerek, tam olarak 127. sayıda, yani yayın kurulu listesinin künyeden çıkartıldığı sayıda yeni bir dönem başladı.
Bu yayın kurulu listesine bir bakalım (126. sayıdan):
Nuri Akbayar
Yücel Demirel
Münir H. Göle
M. Sabri Koz
Selahattin Özpalabıyıklar
Mehmet Rifat
Güven Turan
Peki 127. sayıdan itibaren ne oldu? 126. sayıda yayımlanan Ahmet Güntan'ın bir şiiri, şiirden zerre anlamayan kişiler tarafından eleştirildi, kitap-lık dergisi, biri amiral diğeri karadeniz takalarına benzeyen gazetelerin köşelerinde aydın geçinen bu fena ruhlu insanlar tarafından yönetime ihbar edildi, şiirden ve sanattan anlamayan yönetim de dergiyi bir nevi hadım etti, dergiyi savunmadı. (Biliyorum bin türlü bürokratik ve ekonomik bahaneleri vardır ellerinde, fakat herkes neler olduğunu anlayacak asgari bir zekaya sahip.)
Neyse sonunda 127. sayıdan itibaren başlayan ve halen süren tatsız bir ikinci dönem yaşanmaya başlandı. Kitap-lık dergisini almaya devam ediyorum, kapanana kadar bırakmayacağım elbette, fakat bu derginin artık benim dergim olmadığını hissediyorum, bunun Koç ruhuyla bir ilgisi var mıdır değerlendirmek haddim değil, fakat ilintili olduğu şüphe götürmez.
Kitap-lık Dergisinin 2. ve 3. dönemini beğendiğimi söylemiştim, o dönemlerde YKY'nin yayımladığı kitaplar da müthişti mesela, ne yayımlandıysa alıyordum, şimdi ise YKY o kadar iyi kitaplar yayımlamıyor ne yazık ki, garip bir şekilde her şey bağlantılı.
Fakat söylemek istediğim bu değil.
Dergilerin bu kadar çok değişmesi, değiştirilmesi hiç hoşuma gitmiyor aslında. Biçimde ufak tefek oynamalar yapılabilir (100 yılı deviren National Geographic dergisi çok güzel bir örnek mesela, nice dersler alınmalı).
Şimdi Tübitak'ın Bilim ve Teknik dergisinden söz etmenin sırasıdır: Çok eskiden Bilim ve Teknik dergisini okurdum, artık okumuyorum, numunelik bir kaç sayı tutuyorum, bunun nedeni ise şimdiki derginin, eski dergi ile arasında isimden başka bir bağlantısı olmadığını düşündüğüm içindir. Bilim ve Teknik dergisi kılık kıyafetini değiştirince huyu da suyu da, havası da zihniyeti de değişti. Daha bürokratik ve daha sevimsiz bir yapıya büründü, eskisi ise daha samimi ve daha yakındı, yeni dergi ise ağır ve soğuk, yani almama gerek yok.
Demek istedğim her türlü biçimsel değişim içeriği de etkiliyor, yahut değişen/değiştirilen içeriğe uygun bir biçim belirleniyor ve külliyen başka bir şey çıkıyor ortaya, ancak artık bu dergi eski dergi değildir... Yeni bir okur ve yeni bir zihniyet varlık bulmuştur artık, düzen değişmiştir, başka bir dünyanın dergisi olmuştur. Böyle durumlarda acımaadan bırakmalıdır dergiyi. Bunu Bilim ve Teknik'te başarabilmişken kitap-lık dergsinde aynı başarıyı gösteremedim.
Yani bir derginin boyutları, hurufatı, tasarımı ve kağıdı değişirse o dergi de değişiyor, zaten amaçlanan da bu sanıyorum, fakat değişimler tam tersi bir etki yaratıyor, daha iyi olmuyor aslında, okur da değişiyor, değiştirilmek isteniyor, benim rahatsız olduğum nokta da bu, okuru değişmeye zorlamak yanlıştır, okur isterse kendini değiştirir, aynı yapıda daha ileriye gitmek mümkündür, bir noktada, olgunlaşılan bir çizgide sebat etmek, biçimi artık unutup içeriği zenginleştirmeye, içeriğin daha doyurucu, daha lezzetli olmasına gayret etmek en iyisidir. Mesela baskı kalitesini artırmaya çalışmalı, fotoğrafların daha iyi görünmesi için çalışmalı, daha özgün bir içerik, daha özgür yazılar, fotoğraflar, çizgilere yoğunlaşmak gerekir.
Eski Bilim ve Teknik dergisi okuru başkaydı, şimdiki Bilim ve Teknik okuru da başka, mesele salt biçime bağlıymış gibi görünse de öyle değil aslında, biçimle birlikte derginin hali, tavrı da değişiyor, tuhaftır yazarların üslubu bile değişiyor sanki.
Bence köklü bir değişim yapılacaksa derginin adı da değiştirilmelidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder